Kaç koyduk? Kaç alamadık!

Kaç koyduk? Kaç alamadık!

09.07.2024 04:01
Güncellenme:
Takip Et:

Irak Harekâtı için “Bir koyup üç alacağız” denmişti!

Suriye Savaşı için de söylenen “Şam’da Emevi Camisi’nde namazımızı kılacağız” sözü belleklerdedir.

***

Dünya stratejisi, Sovyetler Birliği’nin çökmesi ve Küreselleşme denilen dönemin başlaması ile değişmişti.

Fakat Küreselleşme dönemi tek düze, tek doğrultuda gelişen bir dönem değildi.

Bugün en azından, “Küreselleşmenin İkinci Aşamasını” yaşıyoruz:

İnsanlık tarihinin üçüncü büyük devrimi olan “Bilişim Devrimi”nin başlangıç dönemi olan Küreselleşme’nin, “Birinci Aşaması” 1989’da Avrupa’da, Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla başlamış, 2001’de Amerika’ya yapılan 11 Eylül El Kaide saldırısıyla bitmişti.

11 Eylül saldırısıyla Küreselleşme’nin “İkinci Aşaması” başlıyordu:

Bu İkinci Aşama’nın Birinci Aşama’dan farkları şöyle özetlenebilir:

1) Birinci Aşama’da ortaya çıkan “Amerika Birleşik Devletleri’nin siyasal ve askeri liderliği” İkinci Aşama’da “Amerika Birleşik Devletleri’nin askeri işgali”ne dönüştü.

2) Birinci Aşama’da ortaya çıkan “Uluslararası sermayenin ekonomik egemenliği”nin, daha önce öne sürüldüğü gibi yoksul ve zengin uluslar arasındaki farkı azaltmadığı, tam tersine bu farkın artmasına yol açtığı, İkinci Aşama’da anlaşıldı.

3) Birinci Aşama’nın kültürel etkisi olan “mikro milliyetçilik ve mikro dinciliğin”, yani ulus devletlerin bölünmesinin, barış ve istikrar değil, kargaşa ve kanlı çatışmalar getirdiği görüldü.

Küreselleşme’nin İkinci Aşaması’nda terör eylemleri arttı ve dünya çapında genişledi, ulus devletlerin güçsüzleşmesi, dünyadaki eşitsizlikleri, adaletsizlikleri ve istikrarsızlığı artırdı.

Bu dönemde, ABD’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Büyük Ortadoğu Projesi, BOP olarak başlayıp, sonradan Genişletilmiş Ortadoğu Projesi, GOP olarak devam eden müdahaleci “Ilımlı İslam” (Amerikancı İslam) politikaları, Ortadoğu’yu ve Kuzey Afrika’yı kana buladı.

Irak’ın işgali, hem bu istikrarsızlık sonuçlarını dünyanın gözüne soktu hem de Aydınlanma ve Endüstrileşme’den nasibini almamış, aşiret ve mezhep aşamasında kalmış din-tarım toplumlarında demokrasinin olanaklı olamayacağını gösterdi. Suriye Savaşı ise hem “Ilımlı İslam” (Amerikancı İslam) politikasının yanlışlığını hem de ABD’nin, Rusya-İran-Çin ittifakını dikkate almadan, Ortadoğu’da istediği gibi at oynatamayacağını gösterdi.

***

Bu arada Libya, Irak ve Suriye dışında en büyük bedeli Türkiye ödedi:

1) ABD’nin “Ilımlı İslam” projesi ile, Erbakan’dan ayrılan Erdoğan grubu iktidara geldi.

2) Silivri Davaları ile, Sivil ve Asker Bürokrasi, Üniversiteler, Medya gibi, Demokratik Cumhuriyetin temel kurumları çökertildi.

3) Sonunda bir askeri darbe girişimi bahanesiyle ilan edilen Olağanüstü Hal ortamında Anayasa da yasalara aykırı bir oy sayımının uygulandığı halkoylaması ile değiştirilerek, tek kişiye bağımlı NeoPatrimonyal Sultanizm denilen “Şahsım Devleti” kuruldu ve rejim hem keyfileştirildi hem de iyice otoriterleştirildi.

4) Bu arada, Irak Savaşı sırasında, savaştan ve ambargolardan dolayı 100 milyar dolardan fazla zarar edildi.

5) Suriye Savaşı sırasında da birkaç yüz milyar bedel ödeyen Türkiye, ayrıca yüzlerce de, şehit verdi.

6) Güney ve Doğu sınırlarımızın bazı bölgeleri kevgire döndü.

7) İslamcı terör örgütleri ve PKK uzantıları sınır ötesinde de güçlendi.

8) Bütün bunların sonunda, ülkenin nüfus yapısı da 10 milyondan fazla oldukları gayri resmi olarak söylenen, kültürümüze yabancı sığınmacılarla değiştirilmeye başladı.

Bu değişmenin olumsuz sonuçları, toplumsal ve siyasal huzursuzluklar yoluyla dışa vurulmaya başladığı için, saklanamaz hale geldi.

***

Bütün bu olumsuz süreçlerin sorumlusu olan iktidar, seçmen nezdindeki desteğini de kaybedip ikinci sıraya düşünce, Ortadoğu’daki yanlışlardan dönme belirtileri vermeye başlamış görünüyor.

Dilerim çok geç de olsa, Suriye ile ilişkiler düzeltilir. 

Yazarın Son Yazıları

Tarihi geri götürmek olanaklı değildir!

Orta Doğu’da İsrail’in güvenliği için bir Kürt Devleti kurmak isteyen ve bu nedenle Suriye’de, Terörist Radikal İslam’la uzlaşan ABD, Çağdaş bir Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni de, İktidarla el ele, Suriye gibi Orta Çağ’a, dinler, mezhepler ve aşiretler bazında örgütlenmiş olan Merkezi Feodal bir yapıya geri götürmek istiyor!

Devamını Oku
14.12.2025
Devlet çökertildi ama yenisi kurulamadı (7)

Bu yazı Özgür Özel’in “Stockholm Sendromu” uyarısı yapmasından sonra, geçen hafta başında yazmaya başladığım yazıların yedincisi.

Devamını Oku
12.12.2025
Stockholm sendromunun kaynağı (6)

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, HDP’li ve onun devamı olan DEM Partili politikacılar ve belediye başkanları görevlerinden alınır ve bazıları hapse atılırken, DEM Parti’nin “Süreç” bağlamında iktidara destek vermesindeki çelişkiyi vurgulamak için zekice dile getirdiği “Stockholm Sendromu”, Türkçemizin bütün çarpıcı güzelliğiyle, “Celladına âşık olmak” biçiminde ifade edilen bir durumdur.

Devamını Oku
11.12.2025
Açılım, Stockholm sendromu ve toplumsal şok (5)

İktidar, kamuoyundaki yaygın izlenime göre, “Açılım Süreci”ni, ilan ettiği gibi “Barış” “Demokrasi” ve “Terörsüz Türkiye” için değil, başarısızlıklarından dolayı siyaseten biten ömrünü uzatmak için içeride DEM Parti’den, dışarıda Emperyalizmden destek aradığı için yapıyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Açılım: Stockholm Sendromu ve şok doktrini (4)

Bu yazı Özgür Özel’in “Stockholm Sendromu” uyarısı üzerine, geçen hafta Salı günü başladığım yazıların dördüncüsü.

Devamını Oku
07.12.2025
Mezhepçilik ve tarikatçılık da demokratik rejim düşmanlığıdır!

Dün Etnikçiliğin Demokratik Rejim karşıtlığını (düşmanlığını) yazmıştım.

Devamını Oku
05.12.2025
Etnikçilik demokratik rejimi yıkar!

Etnikçilik, insanların tarih boyunca sahip oldukları Aile, Aşiret, Din, Mezhep, kimlikleri üzerine, Endüstri Devrimi’nin getirdiği “Ulusal” ya da “Milliyetçi” kimliğin, Totaliter bir anlayışla istismar edilmesinden kaynaklanan Faşist bir ideolojidir.

Devamını Oku
04.12.2025
Siyasette Stockholm Sendromu

CHP Genel Başkanı Özgür Özel Kurultay konuşmasında, “Stockholm Sendromu” anımsatmasını yapmadan önce, İktidarın, “Terörsüz Türkiye” sloganı bağlamında başlattığı “Sürecin” bütün çelişkilerini vurgulayan bir konuşma yapmış.

Devamını Oku
02.12.2025
Darağacı edebiyatı ve terör gölgesinde yeni yargı paketi

25 Kasım 2025 tarihinde MHP lideri Devlet Bahçeli TBMM Meclis Grubu konuşmasında şöyle demiş...

Devamını Oku
30.11.2025
Faşistliğin dini mezhebi ırkı milliyeti yoktur

Faşizm ve Faşistlik, gerek Rejim gerek Kişilik yapısı olarak Demokrasi ve Demokratlık karşıtlığıdır.

Devamını Oku
28.11.2025
İki hukuk profesörü konuşurken...

“Anayasa”, “Hukuk” ve “Yargı” bir devletin omurgasıdır..

Devamını Oku
27.11.2025
CHP’nin savunması için Okkam’ın usturası!

“Okkam’ın Usturası” bir önermedir:

Devamını Oku
25.11.2025
Çıldırtan çelişki!

Emperyalizmle işbirliği yapan İktidar: “Barış” sloganı ile halkı aldatarak...

Devamını Oku
23.11.2025
CHP, kendisini ve demokrasiyi etnikçiliğe kurban edemez!

Emperyalizm ve İktidar ittifakı, hem dıştan hem içten son derece güçlü bir biçimde çeşitli baskılar uygulayarak, Türkiye’yi, “Ortadoğu Bataklığında” parçalanarak boğulacağı bir “Sürece” sürüklüyor!

Devamını Oku
21.11.2025
'Kişiye özel rejim' önerisinin çıkmazı

Devlet Bahçeli aynı anda üç öneride bulundu...

Devamını Oku
20.11.2025
Atatürk üzerine birkaç kitap

Son zamanlarda, Atatürk’e, İstiklâl Savaşı’na ve Cumhuriyet Dönemi Tarihi’ne ilişkin saldırılar, saptırmalar ve iftiralar çok artınca, bu konulardaki gerçek tarih araştırmaları, kitapları da çoğaldı.

Devamını Oku
18.11.2025
İddianame, devlet yönetimine yansıtıldığında?...

Cuma günkü yazımı şöyle bitirmiştim...

Devamını Oku
16.11.2025
Başarılı politikacılık ve avukatlık suçlanınca?...

Lafı dolandırmaya gerek yok...

Devamını Oku
14.11.2025
İddianame, Atatürk, Haberal ve umut!

Bugünlerde, tam 10 Kasım Atatürk’ü anma törenlerinin ertesi günü açıklanan...

Devamını Oku
13.11.2025
Atatürk: İki yalan dört düşman

Dün Atatürk’ü andık; bu vesileyle, bugün, Atatürk konusundaki çok önemli iki yalana ve dört düşmana değinmek istiyorum.

Devamını Oku
11.11.2025
İkinci Silivri trajedisinde anayasa ihlalleri

“Birinci Silivri Trajedisi Dönemi”, Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığından ayrılma zamanı olan Haziran 2007 tarihinde başladı.

Devamını Oku
09.11.2025
İktidarın çelişik operasyonları

İktidar, “Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti”ni tanımlayan Anayasa’ya Cumhuriyet rejimine aykırı ve birbirlerine ters birkaç operasyonu aynı anda yapıyor ve böylece zaten düşmekte olan seçmen desteğini iyice kaybediyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Casusluk tartışması tırmanıyor

Ekrem İmamoğlu, Necati Özkan ve Merdan Yanardağ’a yapılan “Casusluk suçlaması” akıllara derhal FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetlerini ele geçirmek için “Birinci Silivri Trajedisi” bağlamında yaptığı “Casusluk” suçlamalarını ve yine FETÖ’nün “Kozmik Oda”ya girişini ve oradaki bilgilerin yurtdışına sızdırılışını anımsattı!

Devamını Oku
06.11.2025
Casusluk bahane hapis ve kayyım şahane

24 Ekim 2025 Cuma sabahı Merdan Yanardağ “Casusluk” suçlamasıyla göz altına alındı.

Devamını Oku
04.11.2025
İntihar ve çöküş (3) Anomi ve anarşi

Önce kavramları tanımlayalım: Anomi: Kuralsızlık. Anarşi: Devlet otoritesinin yokluğu.

Devamını Oku
02.11.2025
Bir iktidarın intiharı (2)

Dünkü yazıdan devam: Önce bir iktidarı intihara sürükleyen beş temel belirleyiciyi anımsayalım...

Devamını Oku
31.10.2025
Bir iktidarın intiharı (1)

Bir iktidar ne zaman çöküşe yönelir, intihar eder?

Devamını Oku
30.10.2025
Cumhuriyetin koruyucusu AYM! (mi?)

Yarın CUMHURİYET Bayramı.

Devamını Oku
28.10.2025
Abdülhamit’in ulu hakanlığı ve Yanardağ’a casusluk suçlaması

İktidar, medyayı ve yargıyı da etkisine alarak hem güncel hem de tarihsel gerçekleri saptırmaya, kendi ideolojisine uygun bir tarih ve var olmayan bir güncel dünya imgesi yaratmaya çalışıyor...

Devamını Oku
26.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti? (2) Ültimatom

Dünkü yazımda, İngiltere tarafından, Abdülhamit’in yardım isteği üzerine kendisine verilen ültimatomdan söz etmiştim.

Devamını Oku
24.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti?

Emekli Büyükelçi Süha Umar, dün Cumhuriyet’teki köşesinde, Kıbrıs seçimleri konusunda, benim görüşlerimle de aynı çizgide olmalarından memnuniyet duyduğum çözümlemelerini şu sözlerle bitirmişti...

Devamını Oku
23.10.2025
Kıbrıs seçimleri üzerinden tehdit mi?

Türkiye’de de Kıbrıs’ta da seçmenin bu İktidardan bıktığı anlaşılıyor.

Devamını Oku
21.10.2025
Faşizmle mücadelede dokuz ilke! Ne yapmalı (6)

Otoriterlikten totaliterliğe giden İktidar, yaşam biçimlerimizi de tehdit eden ve yeni cezalar oluşturan 11. Yargı Paketi’ni hazırlarken...

Devamını Oku
19.10.2025
Seçime doğru uygulama önerileri: Ne yapmalı? (5)

1) Ana stratejinin “Millet İradesi”nin gerçekleştirilmesi için, eşit, adil ve şeffaf bir seçim hedefine yönelik olduğu asla unutulmamalıdır.

Devamını Oku
17.10.2025
Boş tencere dolmalı, dayak durmalı! Ne yapmalı (4)

İnsanlık tarihi iki kavgadan oluşur: Birinci kavga ekmek kavgasıdır...

Devamını Oku
16.10.2025
Ortadoğu’daki gelişmeler bağlamında ne yapmalı? (3)

Bu yazı yazılırken Hamas ile İsrail arasında rehine takası yapılıyor ve hem Dünya’da hem Ortadoğu’da barış sesleri duyuluyordu.

Devamını Oku
14.10.2025
Ne yapmalı? (2) CHP’ye eleştiri ve destek!

Cuma günkü “Yedi Düvel’e Karşı...” başlıklı yazımda “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Cumhuriyet Rejimi’mizi iç ve dış saldırılara karşı nasıl koruyacağız?”

Devamını Oku
12.10.2025
‘Yedi düvel’e karşı nasıl direneceğiz? (1)

Önce yazımın başlığını açıklayayım: “Yedi düvel”, “bütün devletler, herkes, bütün dünya” anlamında kullanılan bir deyimdir.

Devamını Oku
10.10.2025
Nadir elementler, emperyalizm ve ‘ileri demokrasi’

Emperyalizmin araçları, dostları ve düşmanları nelerdir, kimlerdir?

Devamını Oku
09.10.2025
‘İleri demokrasi’: Yine ve yeniden

Cumhuriyet’in dünkü manşeti, CHP’nin Abant toplantısından sonra, Gökhan Günaydın’ın “Merkez parti olma kimliğimiz giderek oturuyor” demesi üzerine “CHP merkez parti oluyor” biçimindeydi.

Devamını Oku
07.10.2025